Bizi Twitter'dan takip etmek için: @sotatercuman
Çeviri arşivimize ulaşmak için tıklayın.


Usain Bolt: Mutant

Birazdan okuyacağınız yazı, 2 Nisan 2010'da Esquire'da yayınlanmıştır.
 Patlayan tabancanın usul gürültüsü aynı anda sekiz farklı hoparlörden duyuluyor. Her hoparlörün önünde bir adam ve her biri, birbirinin aynı pozisyonda eğilmiş bekliyor: Ayakları başlama takozunda, bacakları hafif eğik, kalçaları omuzlarından yukarıda ve parmakları önlerindeki tebeşir izinin tam üstünde. Sadece üzerlerindeki likra üniformaların renk ve tasarımları farklı. Birleşik Devletler beyaz-mavi, Trinidad ve Tobago kırmızı-beyaz, Jamaica yeşil-sarı. Kafaları eğilmiş, yüzleri görünmez ve vücutları hareketsizken onları ayıran başka hiçbir şey yok. Neredeyse birbirlerinin klonu gibi gözüküyorlar.

29 Eylül 2014 Pazartesi 1 Comment

Luis Suarez: Bir Seri Galibin Anatomisi

Montevideo'da yoksulluğun pençesinde geçen çalkantılı bir çocukluk, ailesini terk edip giden bir baba ve tüm bu olumsuzluklara rağmen futbol oynamaya çalışan bir genç. Yazıyı ilk okuduğumda tüylerim diken diken oldu, röportajları yapıp ve bu olayın üstüne giden Wright Thompson gibi ben de Suarez'in yaşamı ve çocukluğu ile ilgili anıları hep merak ettim. İvanoviç'i ısırmasından sonra internetin altını üstüne getirmiştim fakat bulduğum tek şey kendi web sitesinde yayınladığı ve hayat hikayesini anlatan 3-5 dakikalık kısa bir video oldu. Videoda amacına ulaşmak uğruna geçtiği çalkantılı dönemleri anlatan bazı detaylar vardı ama bunların ne olduğunu öğrenememiştim.

Son Dünya Kupası'nda yaşanan yeni bir ısırık olayından sonra babaannesi Lila Piriz gözyaşları içinde olayı şu cümlelerle özetlemişti "Benim kara çocuğuma ne oldu bilmiyorum. Neden her şey yolunda giderken ve mutlu olmak için her şeyi elde ettiği bir anda hepsini aniden yıkıyor bilmiyorum. Belki anne ve babasının o küçükken yaşadığı ayrılık onu böyle etkiledi." Günümüzde yıldız olan birçok oyuncunun çocukluğunda yoklukla baş etmesi, krampon alabilmek için bile çalışmak zorunda kalması tanıdık hikaye fakat bence anlatılanlar arasında Suarez'in parçalanmış ailesi daha önemli. Yazı bittiğinde şunu anlıyorsunuz: Suarez bir canavar değil ama sevdikleri için bir canavara dönüşmekten asla çekinmiyor.

________________________________________________________________________

Birazdan okuyacağınız yazı, 27 Mayıs 2014 tarihinde ESPN'de yayınlanmıştır.

Mafyanın vurdurduğu iddia edilen insanlardan ya da kayıp hakemin gizeminden bahsetmeden önce, bu maceranın nasıl başladığı hakkında bir açıklama yapmalıyım. Luis Suarez'le ilgili bir profil yazmakla görevlendirildiğimde, ilk iş olarak geçmişiyle ilgili raflar dolusu kaynak okudum. Ona Yamyam! diye hitap eden bir tabloid yazısında da, Luis Alberto Suarez Diaz diyen The New York Times makalesinde de bir hilekar ve deli olarak resmediliyordu. 

22 Eylül 2014 Pazartesi 3 Comments

Michael Jordan Has Not Left the Building

Çetrefilli bir zamanda yaşıyoruz. Gördüğümüz herkesi sorguluyor, insanların karanlık yüzüyle her zamankinden daha çabuk tanışıyoruz. Yakın tarihte güzel bir oyunun muhteşem oyuncuları olarak görülen sporcular artık kocaman bir merceğin altında yaşıyor. Kahramanlarımız birkaç günde büyüyor, birkaç günde ölüyor.   

Tüm bu karmaşanın ortasında 90'ların belki de en büyük efsanesi Michael Jordan apayrı bir yerde duruyor. O öyle bir efsane ki büyüklüğü bugün kolayca izlediğimiz yarım yamalak videolardan bile rahatlıkla anlaşılıyor. Önceki neslin kahramanı Jordan, bugünkü çocukların akıllarının bir yerinde bile insan üstü bir ışıkla parlıyor. Wright Thompson'ın Jordan'la 50'nci yaşının arifesinde geçirdiği birkaç günden sonra kaleme aldığı bu yazı, yakın tarihin en gösterişli spor kahramanını kendisinin ve yakın çevresinin sözleriyle yeniden anlatıyor. Majesteleri günah çıkarıyor, bir roman kahramanı gibi sizinle en mahrem sırlarını paylaşıyor.

Keyifli okumalar...
_______________________________________________

Birazdan okuyacağınız yazı, 17 Şubat 2013 tarihinde ESPN'de yayınlanmıştır.

15 Eylül 2014 Pazartesi Leave a comment

Lawdy Lawdy, He's Great

Joe Frazier 2011'de hayata gözlerini yumduğunda Bill Simmons da büyük sporcunun hakkını vermek isteyenler kervanına katılmıştı. Frazier'ın arkasından yazdığı yazıda 1 Ekim 1975'teki büyük Manila dövüşünü anan Simmons, bugünlerde "Thrilla in Manila" olarak hatırlanan gecenin geride iki değil, üç hayalet bıraktığını ifade etmişti. O gece birbirini öldüresiye döven Muhammed Ali ve Joe Frazier ilk iki hayaletti, o karşılaşmadan sonra ikisinin hayatları da bir daha asla eskisi gibi olmamıştı. 

Üçüncü hayalet kimdi? Mark Kram. Kimilerine göre çağının en yetenekli spor yazarı olan bu adam Ali-Frazier dövüşü sonrası Sports Illustrated'a yazdığı bir yazıyla spor tarihine geçmeyi başarmıştı. Aşağıda Niko Yenibayrak ve Anıl Can Sedef çevirisiyle okuyacağınız yazı, o yazı. 

Joe Frazier'in o gece devam etse ölebileceğini düşünen koçu havlu attıktan sonra yıldızını sakinleştirmek ve teselli etmek için şu cümleyi kurmuştu: "Bugün burada yaptıklarını kimse unutmayacak." Unutmadık zira o kapışma kadar o kapışmada ringin hemen kenarında olan Mark Kram'in kalemi bu anları kimsenin aklından çıkarmadı. 20. yüzyılın en unutulmaz gecelerinden biri üzerine yazılmış unutulmaz bir yazı okumak istiyorsanız doğru adrestesiniz. Aynı zamanda bir film gibi, Mark Kram'in yazdıkları. Başı, ortası ve sonuyla bir kurgu şaheseri. İyi seyirler dilerim.

___________________________________________________________________________________


8 Eylül 2014 Pazartesi Leave a comment

« Önceki Kayıtlar Daha Yeni Kayıtlar »
Blogger tarafından desteklenmektedir.

İzleyiciler