Bizi Twitter'dan takip etmek için: @sotatercuman
Çeviri arşivimize ulaşmak için tıklayın.


Ronnie O'Sullivan'la Öğle Yemeği

Birazdan okuyacağınız yazı, ilk olarak 11 Ekim 2013 tarihinde Financial Times'da yayınlanmıştır.

Londra'nın Canary Wharf bölgesinde yer alan Roka adında şık bir Japon-füzyon restoranındayım. Öğle tatilinde sohbet edip yemek yemeye gelmiş bankacılarla dolu masaların arasında dünyanın en yetenekli ve en karmaşık sporcularından birini bekliyorum. Snooker'ın toplamda beş kez en büyüğü olmayı başaran Ronnie O'Sullivan, daha önce de birkaç kez geldiği bu restoranda, bu kez son Dünya Şampiyonu unvanıyla oturuyor. 37 yaşındaki efsane, yumuşak bir Essex aksanıyla neden burayı seçtiğini anlatıyor: "Burası evime çok yakın ve yemekleri de çok güzel." Tam o sırada gözü, yakınlardaki bir masaya servis edilen kabuklu kaplan karidesine kayıyor.

Snooker masasını nefes kesici bir hızla temizleyebilmesi nedeniyle Roket lakabıyla anılan O'Sullivan, pek çoklarınca oyunun gördüğü gelmiş geçmiş en yetenekli oyuncu olarak kabul ediliyor. Başka hangi oyuncu bir yıl boyunca profesyonel snooker oynamamış olmasına rağmen geri dönüp takvimin en prestijli turnuvasını, Sheffield'daki Dünya Şampiyonası'nı kazanabilirdi ki? Roger Federer'in tenise bir yıllık bir ara verdikten sonra Wimbledon'ı kazandığını hayal edin...

18 Şubat 2015 Çarşamba Leave a comment

Rafael Nadal

Birazdan okuyacağınız yazı, ilk olarak 10 Ocak 2014 tarihinde Financial Times'da yayınlanmıştır.

Rafa Nadal inanmıyor. Asla inanmadı ve hiçbir zaman da inanmayacak. Ve ona göre başarısının, yani; 2014 sezonunu Avustralya Açık'ta dünya bir numarası olarak açmasının, 13 grand slam şampiyonluğu kazanmasının ve dünyanın en sevilen ve başarılı sporcularından biri olmasının sırrı, bu inançsızlık.

Peki inanmadığı şey ne? Thames Nehri'nde tekne gezintisi yaptığımız bir gece yarısı anlatmaya başlıyor: "Övgülere, başarıya. İnsanların düşündüğü ya da rakamların söylediği kadar iyi olduğuma." Neden? "Çünkü inandığım an, her şey biter. Ben biterim." Bitmek mi? "Evet."

9 Şubat 2015 Pazartesi 1 Comment

Çevirmenin Notu #2

Uzun bir aradan sonra selam. Hoşbeşi kısa tutup direkt konuya girelim: Vermek zorunda kaldığımız bu uzun aradan biz de sizin kadar memnuniyetsizdik. Ama bir yandan iş güç, diğer yandan birkaç yeni gelişme blog'un ritmini biraz yavaşlattı. İş güç (ya da okul), herkesinki gibi, bir yoğunlaşıyor bir rahatlıyor. Bu konuda pek anlatılacak bir şey yok.

Ama Yazıhane'ye katılmamızın bazı okurların kafasını karıştırdığını fark ettik. Dolayısıyla bu konuda birkaç şeyi netleştirmek gerekiyor: Şota'nın Tercümanları blog'u bitmedi ve umuyoruz ki uzun bir süre de öyle bir şey olmayacak. Türkçe Meali, Yazıhane işbirliğiyle oluşturduğumuz, (yine yabancı spor yazılarının çevirisini kapsayan) yeni bir fikir. Sayfa tasarımındaki fark, zaten dikkatinizi çekmiştir ama içeriğin farklılığı da zamanla daha iyi anlaşılacaktır diye umuyoruz.

Kısacası: Spor yazıları okumayı seviyorsanız bir gözünüz burada, diğeri Türkçe Meali'nde olsun. Daha uzun bir zaman ikisinde de ilginizi çekecek şeyler olmaya devam edecek.

8 Şubat 2015 Pazar Leave a comment

« Önceki Kayıtlar Daha Yeni Kayıtlar »
Blogger tarafından desteklenmektedir.

İzleyiciler