Bizi Twitter'dan takip etmek için: @sotatercuman
Çeviri arşivimize ulaşmak için tıklayın.


Retrospektif #9: Sporda Şiddetin Dayanılmaz Cazibesi

Bu yazı ilk olarak 28 Kasım 2018 tarihinde The Ringer'da yayınlanmıştır.


Copa Libertadores finalinin ertelenmesine ve başka bir şehire taşınmasına yol açan son olaylar sarsıcıydı ama bir yandan da şaşırtıcı değildi. Biber gazı, çevik kuvvet polisi ve yaralanan oyuncular, şiddeti spordan bütünüyle koparamayacağımızı hatırlattı; şiddet, futbol müessesesinin temel bir parçası.

26 Mayıs 2020 Salı Leave a comment

Retrospektif #8: Ceferin'in Görevi

Bu röportaj ilk olarak 5 Haziran 2018 tarihinde ESPN.com'da yayınlanmıştır.


UEFA Başkanı Aleksander Ceferin, Yugoslav ordusuna çağrıldığında 19 yaşındaydı. Askerlik yapmak zorunluydu ve onunla birlikte ülkenin geri kalanından, Bosna’dan, Sırbistan’dan, Hırvatistan’dan gençler de göreve çağrılmıştı. Çok geçmeden, bu topraklarda şiddetli ve gaddarca bir savaş patlak verecekti.

Beş yıl sonra iç savaş çıktı ve Ceferin tekrar askere çağrıldı. Bu kez çağıran Sloven ordusuydu ve düşmanları birkaç yıl önce birlikte çarpıştığı can dostları olacaktı.

“Neyse ki kimseyi vurmak zorunda kalmadım” diyor Ceferin. “Ama ailelerini kaybeden pek çok insan tanıdım. Avrupa’nın göbeğinde böyle bir şeyin yaşanabiliyor olması ve tüm dünyanın hiçbir şey yapmadan izlemesi inanılmazdı.”

“Bu durum sizi ürkütüyor” diye ekliyor. “Avrupa’daki durum, beni zaman zaman ürkütüyor. Dünyadaki durum, beni zaman zaman ürkütüyor. Her şey mümkün…”

22 Mayıs 2020 Cuma Leave a comment

Retrospektif #7: Amerikalı Sahip Sendromu

Bu yazı ilk olarak 16 Eylül 2017 tarihinde New York Times'da yayınlanmıştır. 


Amerika Birleşik Devletleri’nde geçen yılın Kasım ayında gerçekleşen seçimlerden birkaç hafta önce, ülkenin o dönemki Britanya Büyükelçisi Matthew Barzun tarafından Londra’da bir parti düzenlendi.

Tüm konukların teşrif etmesiyle birlikte, Barzun bardağını havayı kaldırdı ve sessizlik istediğini gösterir şekilde bardağı birkaç kez çınlattı. Onu bu göreve getiren adamın, Başkan Barack Obama’nın bir sırdaşı olarak, seçimi kim kazanırsa kazansın böyle bir geceyi düzenlemek için son şanslarından biri olduğunu bildiğini açıkladı.

Ve bu yüzden de dedi, bu geceyi kendisinin -ama daha da fazla olmak üzere çocuklarının- el üstünde tuttuğu bir meseleyi, Birleşik Devletler ve İngiliz futbolu arasındaki özel ilişkiyi kutlamak için kullanacaktı. Çocukları partiyi geç vakte kadar sürdüremeyecekleri için ilk kez mutsuzdu, bunun şakasını yaptı.

18 Mayıs 2020 Pazartesi Leave a comment

Retrospektif #6: Futbol Tüketmenin Modern Sıkıntıları

Birazdan okuyacağınız yazı ilk olarak 4 Aralık 2019 tarihinde The Guardian'da yayınlanmıştır.
Solumda televizyon, sağımda laptop’lar, ortalarında Amazon Prime’la sıkışıp kalmış durumdayım. Salı gecesinin prime time’ında yerimi aldım - görev almayan tüm diğer yayıncılar gibi acaba başarısız olacaklar mı diye bekliyorum.

Bir pivot santrfor kenar oyuncularının servisine ihtiyaç duyar. Burada da Gabby Logan1 ve arkadaşları sizlerin geniş bant internet bağlantınızdan yardım bekliyor. Buna dair hiçbir şikâyetim yok. İşler kusursuzca gitti ve futbol halledildi. Her zaman olduğu gibi. Ama futbol, elbette ki, buradaki önemli olan bileşen değildi. Esas mesele gece boyunca sosyal medyanın nasıl bir performans göstereceğiydi.

15 Mayıs 2020 Cuma Leave a comment

Retrospektif #5: Futbolun Yeni Kutsal Savaşı

Birazdan okuyacağınız yazı, ilk olarak Ekim 2015 tarihinde TheSetPieces.com'da yayınlanmıştır.

Yazıya bir ikaz ile başlayayım. Birazdan okuyacağınız yazı, eğer doğru kelime buysa,
birkaç hafta önce ESPN’e yazdığım bir yazıdan ilham alınarak yazıldı. O yazının herkesçe onaylanacak bir iş olmayacağını biliyor olmam gerekirdi gerçekten. Çünkü öncelikle hiçbir şey herkesçe onaylanmaz ve ayrıca tutkulu bir kitleyi, üstelik de savunmaya geçmeye alışkın olan biri kitleyi, üstü kapalı şekilde eleştirmek her zaman için sert bir karşılığa davetiye çıkarmak demekti. Bu karşı hareket, Kevin McCauley tarafından yazılan bir yazıda vücut buldu, bunun yanı sıra bir podcast çekildi; bir dolu ve çeşitli, uzun süren Twitter tartışmaları yaşandı. Bunlara tartışmalar diyebiliriz, evet.  Bu tartışmalar ve her gazetecinin timeline’ına düşen türden sürekli hakaretler (sen *mcığın tekisin, hiçbir şey bildiğin yok, kendine gazeteci mi diyorsun?) beni düşünmeye itti. Aşağıda, bu düşünme sürecinin sonunda ortaya çıkan karmakarışık yazıyı okuyacaksınız.

Yazının arkaplan hikayesi bu şekilde. Ortaya çıkışı bu şekilde oldu ve muhtemelen bir miktar içe dönük düşünceler içereceğine dair şimdiden uyarıyorum. Bunu en düşük seviyede tutmaya çalışacağım, ama bir kısmı kaçınılmaz olacak. Ayrıca biraz uzun da sürebilir, ama buna yönelik elimden geleni yapacağım. Hepsinden öte en kötüsü şu ki düzgün gazeteciliğin ilk kuralını ihlal etmiş olacağım. Aslında bunu çoktan yaptım bile. Kendi doğama aykırı olmasına rağmen “Ben!” sözcüğünü kullanmam gerekecek. Bu bir daha yaşanmayacak, bu yazar buna söz veriyor.

*

12 Mayıs 2020 Salı Leave a comment

Retrospektif #4: Futbol Nasıl Ciddi Bir Oyuna Dönüştü

(Ya da Martin Keown Neden Sanki Biraz Önce Köpeği Ölmüş Gibi Yorum Yapıyor)
Birazdan okuyacağınız yazı ilk olarak 24 Ekim 2014 tarihinde The Guardian'da yayınlanmıştır.



Bir süre önce, Baniesta prensibi adını verdiğim (ve neredeyse kimsenin bilmediği) bir teori öne sürdüm. Benzer yeteneklere sahip ama farklı gelişim süreçlerinden geçmiş iki oyuncuyu ele alarak başlıyorsunuz. Örneğin dünya şampiyonu Andrés Iniesta ve sempatik İskoç orta saha yıldızı Barry Bannan. İddiam şu: Yerlerini tam da doğru yaştayken değiştirir, 13 yaşındaki Bannan’ı La Masia’ya yerleştirip Iniesta’yı North Lanarkshire’ın genç ligleriyle başa çıkmaya zorlarsanız, elde edeceğiniz sonuç gelecekteki kariyerlerinin de birbiriyle yer değiştirmesi olacaktır. Böylece bugüne gelindiğinde A sınıf bir kupa canavarı ve çok yönlü, yüksek teknoloji ürünü bir yerden bitme olarak dünyaca saygı duyulacak Bannan olacaktı. Iniesta’yı da ara sıra Match of the Day’de iyi bir şeyler yaparken görebilirdik. Ama bu gibi durumlar haricinde kendini futbol dünyasının kuytu köşelerinde bulacak, gençliği vurdu kırdılı bir kültürün içinde geçen çok yetenekli bir oyuncu olarak o yeteneğin ancak belli bir kısmını keşfedebilmesine izin verilecekti.1

Teorim ümit verici görünüyordu. Baniesta prensibi basitti, kolay akılda kalır bir yönü vardı. Zaten toplumda var olan ama fark edilmeyi bekleyen bir fikri, tek bir dangalakça deyişle ifade edebiliyordu. Sahiden de ümitli bir şekilde arkama yaslandım ve beklemeye koyuldum. Gelecek için biriktireceğim parayı, yazacağım kitapları hayal ediyordum. Oturdum ve bekledim. Baniesta prensibi belki de uyuyan bir devdi.

8 Mayıs 2020 Cuma Leave a comment

Retrospektif #3: Haaland Fenomeni

Birazdan okuyacağınız yazı ilk olarak 5 Kasım 2019 tarihinde FourFourTwo.com'da yayınlanmıştır.

Bu Salı gecesi RB Salzburg, Napoli deplasmanına çıkarken Erling Braut Haaland da Avrupa futbolunun parlak ışıklarının altında bir kez daha sahneye çıkacak.

Haaland, Şampiyonlar Ligi’nde Avusturya Bundesliga’dan daha fazla gol attığı alışılmışın dışında bir Ekim ayını geride bıraktı. Aradaki farkı merak edenler için hesap çok net: İki lig arasındaki bariz kalite uçurumuna rağmen Avrupa’da her 3 gol için Avusturya’da 1 gol attı. Zaten Haaland’ı futbol dünyasında şu anda bulunduğu konuma taşıyan da Avrupa’da yarattığı bu fark oldu. Üç maçta attığı 6 gol, onu büyük kulüpler nezdinde 2019’un Kesinlikle Sahip Olunması Gereken Öğesi hâline getirdi. Yaklaşık 20 kulübün Haaland’ın peşinde olduğu söyleniyor.

Bu artık futbol takviminin bir parçası hâline gelen, her yıl duymaya başladığımız yaygaralardan biri. Artık her yıl bu tip bir oyuncu çıkıyor. Geçen yıl Joao Felix’ti, ondan önceki yıl Frenkie de Jong ve 2016’da da Renato Sanches’ti.

28 Nisan 2020 Salı Leave a comment

Babalar ve Oğullar: Gheorghe Hagi

Birazdan okuyacağınız yazı ilk olarak 10 Şubat 2020 tarihinde The Athletic'de yayınlanmıştır.



Rangers’ın Hibernian karşısına galibiyet parolasıyla çıkacağı maça bir saat var. Gheorghe Hagi, Romanya’nın Constanta kentindeki bir otelin zemin katında Coriolis adlı restoranda. Öğle saatlerinde 55. yaş gününü Bükreş’te kutlamış ve oğlu Ianis’in Rangers formasıyla ilk 11’de başlayacağı ilk maçı izlemek üzere akşam yemeği için vaktinde eve dönmüş.

26 Nisan 2020 Pazar Leave a comment

Retrospektif #2: Savunma Sanatının Kayboluşu

Birazdan okuyacağınız yazı ilk olarak 4 Mayıs 2018 tarihinde ESPN.co.uk'de yayınlanmıştır.

Hafta başında Şampiyonlar Ligi’nde yaşanan gol düellolarından sonra, Atletico Madrid’in perşembe gecesi izlettiği savunma gösterisinin garip biçimde ferahlatıcı bir etkisi oldu.

Atleti 1-0 galip geldiği maçta sahanın ve topun hakimiyetini maçın büyük bölümünde Arsenal’a bıraktı. Oldukça derinde oynayan stoperleri buna rağmen fazlasıyla rahat bir maç geçirdi. Diego Godin kritik toplar uzaklaştırdıktan sonra yumruğunu havaya salladı, Jose Gimenez sinsice hamlelerle rakiplerinin ortalarla buluşmasını engelledi. Herkes bir işin ucundan tuttu ve tam anlamıyla eski usül, sapasağlam bir savunma takımı gibi gözüktüler. Peki ama Atleti bunu başarabiliyorsa diğerleri neden yapamıyor?

25 Nisan 2020 Cumartesi Leave a comment

Retrospektif #1: 9 Numaralar Nereye Gitti?

Birazdan okuyacağınız yazı, ilk olarak Arsenal Magazine'in Ocak 2015 sayısında basılı olarak yer almış; 18 Ocak 2016 tarihinde Arsenal.com'da yayınlanmıştır.
Tarihi boyunca futbolun süper yıldızları genellikle santrforlar arasından çıktı. Onlar her zaman golcülerdi, maç kazandıran oyunculardı; takımlarının liderleriydiler. Pele, Eusebio, Gerd Müller, Romario ve Ronaldo’dan modern dönemin büyük isimleri Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi’ye, santrforlar her zaman en fazla övgüyü toplayan isimler oldular.

Ama Arsene Wenger son birkaç senedir üst seviye santrforların sayısında belirgin bir azalma olduğunu fark ediyor. Bu yaz boyunca Arsenal'ın adı birçok hücumcuyla anıldı fakat en sonunda Wenger telaffuz edilen hiçbir ismin Şampiyonlar Ligi veya Premier League’de fark yaratacak kapasitede olmadığını açıkladı. Avrupa futbolunun diğer üst seviye teknik direktörleri de benzer şikayetleri dile getirdiler. O hâlde, santrforlar kaybolup gidiyor mu yani?

Modern futbolda gerçek 9 numara azlığının arkasındaki sebep ne olabilir ve bu trendi durdurmak için neler yapılabilir? Arsene bir süredir üzerine kafa yorduğu konuda görüşlerini Arsenal Magazine ile paylaştı.

22 Nisan 2020 Çarşamba Leave a comment

Retrospektif



Önümüzdeki üç hafta boyunca Şota’nın Tercümanları’nın bir misafiri olacak.

Üçer günlük aralıklarla üç ana başlık altında toplamda dokuz çeviri yazı yayınlamayı düşünüyoruz. Üç sayısına özel bir takıntım olduğunu düşünmeyin. Yazıların kendi içinde bir düzeni olsun istedim. Kısacası üçerli düzen sadece bir rastlantı.

Serinin adını retrospektif olarak düşündüm. Buradan da anlaşılacağı üzere çeviriler bugünden bakarak geçmişi anlamlandırmaya yönelik bir amaç içeriyor. Böyle bir şey yapmak istememin iki ana sebebi var.

Leave a comment

« Önceki Kayıtlar Daha Yeni Kayıtlar »
Blogger tarafından desteklenmektedir.

İzleyiciler