Bizi Twitter'dan takip etmek için: @sotatercuman
Çeviri arşivimize ulaşmak için tıklayın.


Babalar ve Oğullar: Gheorghe Hagi

Birazdan okuyacağınız yazı ilk olarak 10 Şubat 2020 tarihinde The Athletic'de yayınlanmıştır.



Rangers’ın Hibernian karşısına galibiyet parolasıyla çıkacağı maça bir saat var. Gheorghe Hagi, Romanya’nın Constanta kentindeki bir otelin zemin katında Coriolis adlı restoranda. Öğle saatlerinde 55. yaş gününü Bükreş’te kutlamış ve oğlu Ianis’in Rangers formasıyla ilk 11’de başlayacağı ilk maçı izlemek üzere akşam yemeği için vaktinde eve dönmüş.

2000 yılında eşine hediye olarak yaptırdığı otelin sahibi kendisinden başkası değil. Siutghiol Gölü’yle Karadeniz arasında bir şerit gibi uzanan sahil kenti Mamaia’nın ortasındaki IAKI, adını Hagi’nin iki çocuğu Ianis ve Kira’nın isimlerinin ilk iki harfinden alıyor.

Yaz aylarında güneşin ve sahilin keyfini çıkarmak için bölgeye akın eden turistlere hizmet veren otelde takvimler şubatı gösterirken çok az misafir var. Şiddetli kar fırtınası da gösterişli giriş kapısını oluşturan sütunları ve kemeri tamamen kapatmış durumda.

Saat 23.40’ı gösterirken maçı otelin en üst katındaki odasında izleyen Hagi geciken doğum günü hediyesini alıyor: Ianis, Ibrox tribünlerinin ve hocası Steven Gerrard’ın topa vurması için hep bir ağızdan bağırdığı anda 84. dakikada vurduğu şık voleyle 2-1’lik galibiyeti getirip gol sevincinde televizyon kamerasına doğru eğilerek yolladığı öpücükle babasına “İyi ki doğdun” dileklerini iletiyor.

Sonraki akşam Hagi gülerek şöyle diyor: “Galiba bu bir ilkti. Her şeyiyle müthiş bir akşamdı. Ianis büyük bir kulüpte harika bir başlangıç yaptı ve ailemiz için muhteşem bir gün oldu.”

“Onun hakkında daha fazla şey söylemek için erken çünkü daha işin başında ama iyi başladı. Golde en önemli şey karar alma becerisiydi. Öz güveni sayesinde gelişine vurmayı seçti.”

Hagi temkinliyken Rangers taraftarları daha coşkulu hislere çoktan kapılmıştı bile: Ianis’in babasının 55. yaş gününde takımın 55. lig şampiyonluğu için umutları diri tutan golü atmasını tesadüften çok “büyük resime” bağlamakta gecikmediler. Hagi ise belli belirsiz bir tebessümle “Belki de kaderdir” demekten öteye gitmiyor.

Hagi; Steaua Bükreş, Barcelona, Real Madrid ve Galatasaray formalarını taşıyıp yaratıcılığıyla akıllara kazındığı ve 80’lerle 90’larda ‘yetenekli ama istikrarsız’ olarak tanımlandığı bir kariyere sahip, ikonik bir isim. 124 kez taşıdığı Romanya Milli Takım formasını tarihte en çok giyen ikinci oyuncu, 34 golle ülke tarihinin Adrian Mutu’yla beraber en golcü ismi. 1994 Ballon d’Or oylaması dördüncüsü ve 33 yaşında Galatasaray’da oynarken FIFA’nın 1998’de Yılın 11’ine seçtiği yeteneklerden biri. Ama yeşil sahalara görece uzak kitlenin hayranlığını kazanması, ABD’deki 1994 Dünya Kupası’nda yaptıkları sayesinde olmuştu.

Emekliliğinde kurduğu futbol kulübü FC Viitorul Constanta’nın hem sahibi hem de yöneticisi. Kulüp her şeyden çok Hagi’nin özel olarak seçtiği ve destek verdiği “Hagi’nin çocukları” lakabıyla anılan genç yetenekleriyle tanınıyor.

O konuşurken otelin televizyonunda açık duran haber kanalında, doğum gününü kutlayan yarım saatlik özel bir bölüm yayınlanıyor. “Kral’ın doğum günü” başlıklı haberde oğlu Ianis’in Hibernian’a attığı gol de yer alıyor.

Hagi, oğlunu şöyle anlatıyor: “Baskıyı seviyor. Doğduğundan bu yana baskı altında, dolayısıyla sorun olmuyor. İyi bir oyuncuysanız baskıyla yaşayabilmeniz lazım çünkü baskı aslında taraftarların sizden galibiyet beklediği anlamına gelir. Hayatınızı her gün buna göre yaşamanız gerekir. Korkmamalısınız, bu size pozitif enerji vermeli. Rangers, genç ve her gün yeni bir şeyler öğrenmesi gereken bir oyuncu olduğu için tam Ianis’e göre. Müthiş bir kulüp ve kazanma baskısının getirdiği çok iyi bir mantaliteye sahip. Akıllarda her gün kazanmak var.”

“Steaua ve Galatasaray formasıyla Ibrox deplasmanında oynadığım iki maçı hatırlıyorum. Atmosfer müthişti, 50 bin taraftar durmadan oyuncular için tezahürat yapıyordu. Çarşamba günkü maç da böyleydi. Bu ortam takıma müthiş bir adrenalin veriyor, adeta 12 oyuncuyla oynamak gibi.”

Hagi’nin gelecek hafta için planı, oğlu böyle iyi bir başlangıç yapmışken Rangers’ın Braga ile Glasgow’da oynayacağı son 32 mücadelesini yerinde izlemek.


Birkaç yıl önce babası, Ianis’in gelecekte Romanya Milli Takımı’nın kaptanı olacağı iddiasında bulunmuştu. Şimdiden 10 kez A milli formayı terleten Ianis iki kez Avrupa’nın üst düzey liglerine transfer de yaptı ama 2016’da Fiorentina formasıyla geçen İtalya macerası da, 2019 yazında Genk formasıyla başlayan Belçika yolculuğu da beklendiği kadar verimli geçmedi.

“Ianis ne kadar iyi bir oyuncu olacak bilmiyorum. Cevabı zaman verecek ama ona ve çok büyük bir kariyeri olacağına inanıyorum. Ona şöyle dedim: ‘Yaşadıkların seni daha iyi olmaya zorladı. Unutma, henüz gençsin.’ Zihnen ve bedenen güçlendi, bu nedenle aldığı kararlardan pişmanlık duymuyor. Ben onun arkasındayım. Rangers’a yaratıcılık katacaktır. Sahanın üçüncü bölgesinde fark yaratabiliyor. Zor anlarda özel işler yapacak kumaşı var. Bana göre kusursuz bir 10 numara. İki ayağını da kullanabiliyor, yaratıcı, ileri uçta oynamayı seviyor, duran toplarda iyi. Forvetteki oyuncuyu beslemek için oynuyor, son paslarda becerikli.”

Hagi 2009’da kendi sermayesiyle kurduğu Viitorul’da şu ana kadar 38 A takım oyuncusu yetiştirdi. Aradan geçen 11 yılda Romanya Ligi şampiyonluğu, Romanya Kupası ve iki kez Romanya Süper Kupası’nı kazandı. Gelen başarıların hepsinin temelinde üretken akademisinin çıkardığı yetenekler vardı.

Hagi’nin bir de taslaklarını elle yazdığı bir kitabı bulunuyor. Kasım ayında yayımlanan Campionii Creeaza Campioni (Şampiyonları Şampiyonlar Yetiştirir) başlıklı 131 sayfalık kitap, Romanya’nın efsane kaptanının futbol vizyonunu ve başarılı bir kulübün nasıl idare edilmesi gerektiğini anlatıyor.

Felsefik sözler, ideal bir Hagi oyuncusunda bulunması gerekenlerle ilgili bilimsel analizler, taktik çizimler ve oyuncu yetiştirmek üzerine düşüncelerle dolu kitapta yazılanlar, Florinel Coman ve Razvan Marin gibi futbolcular yetişmesini sağladı. Ama kulübün en ünlü mezunu, doğal olarak, Hagi’nin oğlu.

10 yaşında babasının akademisine katılan oğul Hagi, 2014’te babasının A takım teknik direktörlüğüne gelmesiyle birlikte en üst seviyeye çıkana dek bulunduğu her yaş grubunda kaptanlık yaptı. Kulübün 4500 kapasiteli stadının hemen yanındaki akademi binasında, duvarlar akademinin son 10 yılda kazandığı 24 kupayla birlikte her sezonun kadrolarının fotoğraflarıyla kaplı. Ianis 2010-11, 2012-13 ve 2014-15 kadrolarının fotoğraflarında hep merkezde, göz önünde.







Baba ve oğul Hagi’yi kıyaslarken bir şema çizilecek olsa bir tek daire yeterli olur. İkisi de aynı pozisyonda oynuyor, Ianis bugün milli takımın 10 numaralı formasını devralmış durumda. Ama Baba Hagi oğluyla arasındaki farkları vurgulamakta ısrarcı. Örneğin kendisinin aksine, Ianis’in bir ayağı diğerinden daha kuvvetli değil: “Ianis farklı bir oyuncu. Ben sol ayağımı kullanıyordum, o ikisini birden kullanıyor. Ben kısaydım, o uzun. O iki ayağını da eşit güçle kullanıyor. Sol ayağıyla topu daha iyi kontrol ediyor ama sağıyla daha güçlü vuruyor. Onun için bunlar son derece normal. Doğal olarak yapıyor. Küçük yaştan itibaren iki ayağını da kullanarak başladı.”

“Ianis açık görüşlü bir zihniyetle yetişti. Annesi bir Cambridge okuluna gitmesini istedi. O da bunu istiyordu, hayatının gidişatına o karar verdi, ben değil. Futbolcu olduğu için mutluyum ama onu buna zorlamadım.

“Oyunculuk ve film yapımcılığı yapan kızım Kira da bir karar verdi. İkisine de çocukken ne olmak istediklerini sordum. Ianis futbolcu olmak istediğini, kızım Kira ise oyuncu olmak istediğini söylemişti. Biz de onları bu yönde destekledik. Ianis’in bu nedenle bir avantajı var. İskoç futbolu hızlı ve direkt bir karaktere sahip, adapte olacaktır. Çünkü düşünerek oynuyor ve Britanya kültürüne aşina.”

“Bence olağan bir baba-oğul ilişkimiz var. Özellikle de ikimizin de futbola tutkuyla bağlı olması sebebiyle. Her gün konuşuyoruz. Bazen futboldan bazen hayattan. O benim oğlum. Bir yandan arkadaş gibiyiz ama sonuçta ben onun babasıyım.”

Böylesine bir efsane için, bir yandan profesyonel prensiplere sadık kalırken bir yandan baba-oğul ilişkisini yönetmek kolay olmamış ve Ianis’i henüz 16 yaşında A takım kaptanı yapması da kayırmacılık iddialarına sebep olmuş. Hagi ise bu kararı liyakata dayanarak aldığını vurguluyor.

“15 yaşında onu A takıma aldığımda, oynamadan önce 1,5 yıl boyunca kendini geliştirdi. İyi bir futbol kariyeri olabileceğini fark ettim. İnsan yetenekle doğar ama daha fazlası için çalışkanlık gerek ve Ianis de bu çalışma ahlakına sahip.”

“Birinci kaptan sakattı, ben de takımla konuştum. Kaptanlığı kaldırabileceğine ikna olmuştum çünkü olgun bir kişiliği vardı. 10 numaramız sakat olduğu için yerine daha genç 10 numaramız oynasın istiyordum, tecrübeli oyunculara fikrimi açtım. Herkes hemfikir oldu, ben de ‘Neden olmasın?’ dedim.”



“Ianis sahada ve antrenmanda davranışlarıyla takımına liderlik ediyor. İnsan bazı niteliklerle doğar ama ancak çevresindekilerin güvenini kazanırsa bir lidere dönüşür. O hem çevresindeki oyuncuları birleştirmeyi hem de genç veya tecrübeli fark etmeksizin herkesle yakın ilişkileri kurmayı başardı.”

Ianis bugün Viitorul’un büyük bonservis bedelleri karşılığında sattığı bir düzine oyuncudan biri ama The Athletic’in edindiği bilgiye göre Avrupa’nın önemli kulüplerinden birinin sportif direktörü, 2019 yazında birçok menajerin kendisine genç yeteneği tekrar tekrar önerip durmasından bıkmış. Hagi tüm bu iddialara rağmen oğlunun kariyerine müdahil olmadığını iddia ediyor.

“Benimle iş yapmak kolaydır. Viitorul’la anlaşma yapmanın yalnızca bir yolu var. Biz her zaman oyuncularımızı düşünerek hareket ederiz. Ben önce onların iyiliğini düşünmeye çalışıyorum. 2019 yazında da Ianis’in birçok seçeneği vardı ama bence iyi bir tercih yaptı.

*

Bu kulübün “Hagi’nin çocukları” diye bilinmesinin bir nedeni var. Bu sezon kadrosunda 17 akademi mezununu bulunduran Viitorul bu yazı yazılırken lig lideri Cluj’un 10 puan gerisinde altıncı sırada. Hagi enerjisini bu projenin prensiplerinden alıyor. Bu dinçlik sayesinde ruhunun genç kaldığı hissediliyor.

Kişisel servetinin 10 milyon euro civarında olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca futbol kulübü ve otele yıllar içerisinde 15 milyon euro’nun üzerinde yatırım yaptığı iddia ediliyor.

Efsane futbolcu, Steaua Bükreş ve Politehnica Timisoara gibi kulüplerin yönetimleriyle karşı karşıya gelmekten ve basın önünde tartışmalara girmekten de çekinmiyor. Viitorul şimdiye kadar kariyerinin açık ara en başarılı işi. Acaba tek yetkili olması gerektiği için mi durum böyle?

Kulübün hem sahibi hem teknik direktörü hem de akademi sorumlusu olmasına karşın bu görüşe katılmıyor: “Kontrol bende değil. Kontrol kitapta.”



Campionii Creeaza Campioni başlıklı kitap Viitorul bünyesinde çalışanlar tarafından kulübün İncil’i olarak biliniyor. Bir adamın her şeyi kontrol ettiği bir futbol kulübünde tek kılavuzun bir kitap olduğu iddiası biraz garip, hele de kitabı yazanın da Hagi olduğu düşünülürse.

Romanya’daki konumu adeta mesihi andıran bir adamın, kendi kitabından alıntılar yapmasını dinlemek Tanrı’nın bizzat emirlerini bildirmesini düşündürüyor.

Şöyle diyor: “Birçok değil tek bir fikir var. Kitaba sahip olmak elzem. Herkes için anlamayı kolaylaştırıyor. Beraber çalıştığım 102 kişiyle bir yapılanmamız var ama kitaptaki fikre göre iş yapıyoruz. Dolayısıyla burada çalışmak kolay. Beni değil, kitabı ve konseptini takip ediyorlar. Bir oyuncu olsam ben de buraya gelmek isterdim. Bu kitap kulübün İncil’i. Benden sonra gelecek biri de kesinlikle bu projeyi devam ettirebilir.

Ardından kitaptan bir sayfa açıyor, başarıya giden yolu özetleyen kırmızı ve kalın yazılmış üç kelime formülü tamamlıyor.

Convingere, Credinta, Curaj (kanaat, inanç, cesaret)

“Futbol kariyerimi bitirdikten sonra genç oyunculara fırsatlar sunacak, modern sahaları olan, birçok oyuncuyu destekleyebilecek bir akademi kurmak istedim. İlk hedefim buydu, bir A takım oluşması doğal bir sonuç olarak gelişti. Nihayet, 10 yılın ardından, mantalitemiz A takıma çıkmak üzerine kurulu. Gücümüzü akademiden alıyoruz.”

“Futbol benim hayatım. Çocukluğumdan bu yana tutkum, hala hayatımın her dakikasında da böyle. Hayatım futbola bağlı ama bugün üzerimde akademideki 200 çocuğun da sorumluluğu var. Onlara umut vermem, futbolcu olabilmeleri için fırsatlar sunmam gerekiyor.”

“Tarihin en iyi takımı olan Pep Guardiola yönetimindeki Barcelona’da kadronun en iyi oyuncuları La Masia çıkışlıydı. Kulübümüzde de oyuncularımızın %60-70’lik kısmı akademi mezunu. Bir kimliğimiz var. 7-12 yaş arası oyuncularımızı Constanta’dan, 13-19 yaş arası oyuncularımızı Romanya’nın dört bir yanından seçiyoruz. 66 çocuk beraber kalıyor, birlikte yaşıyor. Bütün masraflarını karşılıyoruz.”

“Çocukluğumda biz de bu prensiplerle yetiştirildik. Romanya’nın en iyi oyuncularını seçtiler ve beş yıl boyunca beraber oynattılar. Bu proje 90’lara imzasını atan milli takım kadromuzu meydana getirdi. Ben de şimdi benzerini yapmaya çalışıyorum. Romanya U-21 kadrosunda 11 oyuncum olabiliyorsa belki de bir sonraki altın jenerasyon geliyor demektir.”

“2009’da kulübü kurduğum zaman herkes delirdiğimi söylüyor, tüm paramı kaybedeceğimi iddia ediyordu. Şimdi en iyisiyim. Çünkü bir vizyonla hareket ettim. Şu anda biz diğer kulüplere ve futbol federasyonlarına örnek oluyoruz. Herkes bizi yenmek istiyor ama bence bu güzel bir şey.”



* 
Viitorul’un stadyumunun etrafında 7 futbol sahası var. A takım o günkü idmanını kar nedeniyle daha küçük yaş grupları için kurulmuş 7’ye 7 maçlara uygun sahada yapıyor. 400 metre ötede genç takım oyuncularının konaklayacağı yeni bir bina inşa ediliyor. Şimdilik onları antrenmana getirip götüren otobüse giderken yaptıkları kar topu savaşıyla idare ediyorlar.

Hagi’nin futbol anlayışının kökleri Ajax’ın Total Futbol anlayışına dayanıyor. Barcelona’da Cruyff’un öğrencisiyken bulduğu ilhamın ardından şahsen yaptığı araştırmalarla derinlerine inmesi gerektiğini hissetmiş.

“Hollanda’da beş farklı akademiyi ziyaret ettim. Aklımda bir tek soru vardı: En çok oyuncu yetiştiren ülke hangisi? Hollanda küçük bir ülke ama her 10 yılda bir birçok oyuncu çıkarıyorlar. Oraya gidip bu işin sırrını öğrenmeliyim dedim. En önemli mesele oyuncu seçimi. İki kelime. Bu işin anlamı hakkında çok fazla okudum, yetenek üstüne yazdım.”

“İstediğin futbolu oynamak için nasıl bir oyuncuya ihtiyacın var? Kriter kitapta yazıyor. Birinci kural, oyuncu yetenekli olmalı, özellikle de zeka olarak. Öncelikle düşünebilmesi lazım. Sonra doğru mantaliteyi bulman ve onu bir sporcuya dönüştürmen lazım. Tersi mümkün değil. Her şeyden önce nasıl bir oyuncu yetiştirmek istediğini bilmen gerekiyor. Bunu netleştirdiğin zaman da tüm bunları yapacak cesaret ve inancın olmalı.”

Personalitate, Posesie, Presiune (Karakter, Hakimiyet, Baskı)

Hagi öve öve bitirilemeyen, Guardiola Barcelona’sının kusursuz uyguladığı kaybedilen topu 5 saniye içinde yeniden kazanma prensibinin tutkulu bir takipçisi. Onun için futbol görüşünün ilham kaynağı çok net ama aktif olarak teknik direktörlük yapan pek çok antrenör, metotları ve oyun tarzı konusunda onun kadar açık davranmıyor.

Kitabında saha paylaşımının, dizilişlerin ve oyun içi hareketlerin nasıl olması gerektiği gösteren düzinelerce grafik var. Hepsi ayrı ayrı uygulamak istediği pres şemalarını, geriden oyun kurarken izlenecek yolları ve savunma hattının o sırada ne kadar ileride olması gerektiğini oklarla, şekillerle ve renklerle gösteriyor. Viitorul’un rakip kaleye ortalama 73.8 mesafedeyken top kazandığını ve lig ortalamasının 75.9 olduğunu gösteren bir grafik de var.

“Sahanın her bölgesinde, topu olabildiğince çabuk kapmak için pres. Oyunun ritmini belirlemek ve 1970’lerin Ajax’ı.” Futbol yaklaşımının üç ana unsurunu sayması istendiğinde bunları söylüyor. Ama felsefesini anlatırken iki kelimeyi hepsinden daha çok kullanıyor, mantalite ve karakter.”

Futbol konusunda son derece talepkar ama aynı gün La Premier adlı denize nazır restoranda, tüm oyuncuları ve arkadaşlarının bir araya geldiği keyifli doğum günü yemeğinde, saha dışında da güçlü bağlar kurabildiği açıkça görülüyor.



“İştahın yoksa benimle işin de yok. Aç olman lazım. Kulübümüz doğru mantaliteyle kuruldu. Kazanmak ve en iyisi olmak için çabalamak. Diğer kulüplerden daha küçük olduğumuzu asla düşünmüyoruz. Önce biz kendimize inanmalıyız. Temel felsefemizde kişilik sahibi futbolculara sahip olmak var.”

“Kişiliğin yoksa nasıl ‘winner’ olabilirsin? Bu iş önce akılda, sonra yetenekte, sonra taktik ve fizikte biter. Ama en önemlisi beyin.”

“Benden çekinen oyuncularla bu olmaz. Böyle bir futbolcuyu asla seçmem. Çekingen olursa Ibrox’ta 50 bin kişi stadı inletirken ne yapacak? Elbette duyguları olacak ama korku? Hayır. Benim için böyle bir kelime yok. Her çıktığında sahanın patronu olman, doğru seçimler yapman lazım. Oyuncularımın bunu başaracak kapasitesi olmalı.”

“90’ların Romanya'sında biz bu sayede herkese rakip olabildik. Fiziksel olarak rakiplerimizden iyi değildik ama mantalitemiz güçlü yanımızdı. İngiltere’yle mi oynayacağız? Hiç sorun yok. Real Madrid ve Barça’da oynadığım dönem futbola bakış açımı değiştirdi. Çünkü o iki kulübün her zaman en iyisi olması gerekir.”


Timp, Tineri, Talent (Zaman, Gençler, Yetenek)

Viitorul gelecek demek ve geleceğe vurgu takımın stadyumunun her yerinde açıkça görülüyor. U-21 ve A milli seviyesine çıkan oyuncuların çıktığı her maç için, stadyumun duvarlarında ayrılan bölüme bir işaret bırakılıyor. Stadın dışında Barcelona ve Ajax’ın adlarının arasında Viitorul’un isminin bulunduğu bir grafik yer alıyor. Hagi’nin kulübü, son 10 yılda lig şampiyonluğu yaşarken, kadrosunda en yüksek oranda altyapı oyuncusu bulunduran takım olma özelliğini taşıyor. (%57.7)

Hagi futbol konusunda idealist görüşleri olan, efsanevi bir futbolcu. Oyuncuları yüksek standartlarının altında kaldığında hüsran yaşamıyor mu?

“En iyi oyuncular hangi takımda?” diye başlıyor cevabına, devam etmeden önce birkaç saniye duruyor ve devam ediyor: “Liverpool’un kadrosunda dünyanın en iyi oyuncuları mı var? Neden şu anda dünyanın en iyi takımı konumundalar? Çünkü Jurgen Klopp’un bir oyun vizyonu var.”

“Bir takım inşa etmek, bir takımı satın almaktan daha zordur. Para önemli bir şey ama yalnızca nasıl kullanacağınızı biliyorsanız. Biz Romanya şampiyonu olduğumuzda ülkenin en küçük bütçeye sahip takımıydık. Kadromuzun yaş ortalaması 21.4’tü. Bugünden yarına olmadı. Zaman aldı. Futbol dünyasında bu büyük bir sorun. En iyi projeleri gerçekleştirmek vakit alır. Oyuncuların birbirine alışması, bir oyun fikrinin otomatikleşmesi gerekir. Bugünden yarına bu olmaz. Herkes çok acele ediyor.”



“En iyi örnek Liverpool. Galatasaray’da da böyle olmuştu. Ben, Popescu, Taffarel. İlk üç yıl ne oldu? Hiçbir şey. Sonra UEFA Kupası ve  Süper Kupa şampiyonluğuna kadar gittik. Biz oraya gitmeden önce Türk futbolunda zihniyet ‘koş, koş, koş’tan ibaretti. Bizim gelmemizle birlikte diğer takımlar da Avrupa’da olduğu gibi mücadelenin ötesinde şeyler olduğunun farkına vardı.”

“Bir takım kurmanız lazım. Küreselleşmeyle birlikte her yerde futbolcular var ama benim oyun görüşümü sahaya yansıtabileceklerin sayısı kısıtlı. 100 milyon pound’luk bir bütçeyle Şampiyonlar Ligi’ni kazanabilirsin ama belki 3 milyon pound’luk bir bütçeyle de kazanabilirsin.”

“Benimle konuşurken her şey mümkün. Sınırlarım yok. Zihnim her yere gidebilir ama o gittiği yere ulaşmak için somut bir vizyon olması gerek.”

Hagi, Viitorul’un dört yıldır kar ettiğini söylüyor ama kapasitesi 5 binin altında ve şehrin birkaç kilometre dışındaki bir stadyum yüzünden taraftar kitlesi dar. Bu nedenle Viitorul oyuncularının kariyerlerinin başında satılması bir zorunluluk halini alıyor.

“Dört, beş oyuncu kaybedebiliriz ama arkalarından gelenler daha iyi olabilir. Fabrika çalışıyor. Her mevki için belli bir model oluşturmuş durumdayız, scout’larımız transfer yaparken ne aradığımızı biliyor. Ben her oyuncumu tanıyorum çünkü transfer edilecek her oyuncuyla ilgili son kararı ben veriyorum.”

“Akademinin her yıl A takımda oynayacak iki oyuncu çıkarma zorunluluğu var. Çıkaramıyorsa ne anlamı var? Bu bir mecburiyet. Bir altyapının A takıma her yıl iki oyuncu verememesini imkansıza yakın bir ihtimal olarak görüyorum.”

“Çocuklarla beyinlerine her geçen gün bir yeni nöron eklemek için çalışıyoruz. Her yıl daha fazla çocuk yetiştirmemiz gerekiyor. Romanya’daki en yüksek bütçe bizde değil ama sürekli aynı fikri aşılamak için çalışıyoruz. Benim için 16 yaşındaki oyunculara şans vermek kolay çünkü saha içindeki şemalar ve sistemler aşağıdan yukarıya tamamen aynı. Yalnızca oyun ritmi değişiyor.”


*

Romanya’nın Ianıs Hagi liderliğinde, U-21 Avrupa Şampiyonası gösterdiği performansı birçok futbolsevere romantik bir hikaye sundu. Birçokları 20 milyona yaklaşan nüfusuyla Cruyff’un Avrupa’da en büyük potansiyele sahip futbol ülkelerinden biri olarak nitelediği Romanya’nın yeniden yükselişe geçip geçmediğini sorgulamaya başladı.

90’larda FIFA dünya sıralamasında yedinci sıraya kadar yükselen Romanya bugün 37. sırada ama Hagi üzerinde yeni altın jenerasyonu yetiştirme baskısı hissetmediğini söylüyor.

“Bu sadece benim sorunum değil. 10-20 kulübün bunu yapıyor olması lazım. Romanya bu yüzden şu an bu halde. Akademilerdeki oyunculara yatırım yapıp İngiltere, Fransa, İspanya gibi bir konsept üzerinden çalışılması gerek. Futbol federasyonu bunu deniyor ama zaman alıyor. İspanya futbolu yeniden yapılandırmaya 1991’de başladı. En iyisi olmaları için 15-20 yıl gerekti. Romanya’nın şu an ne durumda olduğunu ve nereye ulaşmak istediğini analiz etmek zorundayız. Çünkü bütün projeler 10 yıl alıyor.”

Peki, Viitorul ve Hagi 10 yıl içinde nerede olacak? Artık birinin ismi söylediğinde akla diğeri gelmeyecek durumda mı olacak, yoksa Hagi’nin her işten sorumlu olduğu Football Manager’vari görevi sürecek mi? Romanya’nın yeni bir altın jenerasyonu olacak mı? Kendisini görevden almış mı olacak ya da bir başka takımın teknik direktörü olma fikri cazip mi gelecek?

“Bilmiyorum. Hayatın büyüsü bu, yarın ne olur bilmiyoruz. Bilmek de iyi değil zaten, yaşamak için umut ve motivasyon gerek. Duygu gerek. Başkana ben en iyisi olmak istiyorum demek kolay, sonuçta sadece bir avuç laf. Bende somut beş unsur var: strateji, felsefe, sistem, oyuncu seçimi ve metodoloji.”

Ve yine o teknik kavramlara dönüyoruz. Hagi’nin zihnini ve kitabını anlamak için Viitorul’un, küçük ülkelerin giderek ötekileştiği Avrupa futbolunda artık tahayyül edilmesi dahi zor gözüken başarıları gerçeğe dönüştüreceğine yürekten inandığı bir vizyonu uygulaması gerekiyor.



Artık burada somutlaştırdığı vizyonun dışında, daha az kontrol ve yetkiye sahip olduğu bir ortamda mutlu olabileceğini hayal etmek zor.

Şimdilik elinde bir rehber kitap var. 10 yıl içerisinde, kendine dahi itiraf etmese bile bu kitabın Dünya Kupası’na dönüşmesini umduğu hissine kapılıyorum. Romanya’ya Viitorul’un ve Hagi’lerin getirdiği bir Dünya Kupası’na...

Yazı: Jordan Campbell


26 Nisan 2020 Pazar

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.

İzleyiciler