Bizi Twitter'dan takip etmek için: @sotatercuman
Çeviri arşivimize ulaşmak için tıklayın.


Retrospektif #1: 9 Numaralar Nereye Gitti?

Birazdan okuyacağınız yazı, ilk olarak Arsenal Magazine'in Ocak 2015 sayısında basılı olarak yer almış; 18 Ocak 2016 tarihinde Arsenal.com'da yayınlanmıştır.
Tarihi boyunca futbolun süper yıldızları genellikle santrforlar arasından çıktı. Onlar her zaman golcülerdi, maç kazandıran oyunculardı; takımlarının liderleriydiler. Pele, Eusebio, Gerd Müller, Romario ve Ronaldo’dan modern dönemin büyük isimleri Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi’ye, santrforlar her zaman en fazla övgüyü toplayan isimler oldular.

Ama Arsene Wenger son birkaç senedir üst seviye santrforların sayısında belirgin bir azalma olduğunu fark ediyor. Bu yaz boyunca Arsenal'ın adı birçok hücumcuyla anıldı fakat en sonunda Wenger telaffuz edilen hiçbir ismin Şampiyonlar Ligi veya Premier League’de fark yaratacak kapasitede olmadığını açıkladı. Avrupa futbolunun diğer üst seviye teknik direktörleri de benzer şikayetleri dile getirdiler. O hâlde, santrforlar kaybolup gidiyor mu yani?

Modern futbolda gerçek 9 numara azlığının arkasındaki sebep ne olabilir ve bu trendi durdurmak için neler yapılabilir? Arsene bir süredir üzerine kafa yorduğu konuda görüşlerini Arsenal Magazine ile paylaştı.


Bu sezon üst seviye takımlarda geçmişe kıyasla daha az sayıda santrfor olduğundan bahsetmiştiniz. Sizce neden böyle?

Bunun oyuncuların aldıkları eğitim ile ilişkili olduğuna şüphe yok. Çok erken yaştan itibaren işin teknik yönüne ağırlık veren bir eğitime yöneldik ve futbol oynanan sahaların kalitesi de oldukça yükseldi. Bu yüzden eskiye kıyasla topa daha az vuruyorlar ve santrforların ihtiyacı olan o savaşçı ruhu daha az geliştiriyorlar.

Artık oyunculara daha az yüksek top geliyor, dolayısıyla vücutlarını kullanma becerileri daha az gelişiyor. Santrforlar daha çok bir orta sahanın top aldığı noktalarda pas almaya başladılar. Ayrıca eskiye kıyasla daha az orta açılıyor ve top daha çok yerden oynanıyor. Genel anlamda santrforlar için hayat eskisi kadar zorlu değil. Artık daha fazla korunuyorlar.

Önceden kavgaya her daim hazır olurdular. Bugün daha iyi korunuyor olmaları daha çok gol atmaları anlamına geliyor, bu kesin, ama geçmişteki o agresif adanmışlığı gösterebilen oyuncuların sayısı da bir yandan azalıyor.

Bunu ilk kez ne zaman fark etmeye başladınız?

Bunu en başta transfer yapacağınız zaman fark ediyorsunuz! Ama neyse ki biz biraz şanslıyız çünkü takımımızda Giroud, Walcott, Welbeck ve Sanchez gibi oyuncularımız var. Transfer pazarına baktığınızda o özelliğin giderek daha ender bulunabildiğini görüyorsunuz.

İngiltere’ye ilk ayak bastığımda her kulübün kafa vuruşları iyi, açılan ortalarda tehlike yaratabilen ve fiziksel anlamda vazgeçmeyen bir forveti vardı. Ama şu an takımları incelediğinizde, bunları çok daha az görüyorsunuz. Bu da size “Neler oluyor?” diye düşündürüyor. Daha sonra Avrupa’ya bakıyorsunuz ve gol atan oyuncuların çoğunun Güney Amerikalı olduğunu görüyorsunuz.

Durumu fark ettiğimde bu konu üstüne düşünmeye başladım ve son dönemde bir tartışma ortamı oluştuğunu da söyleyebilirim. Meseleyi birkaç kez gündeme getirdim ve insanlar kabul ettiler. Şimdi de “Futbolcu eğitiminde neyi değiştirebiliriz?” sorusu gündeme geliyor.

Santrforların eğitimi için okullar mı açmamız gerekiyor?

Evet. Aynı kalecilerde olduğu gibi santrforlar için de bunu yapmamız gerektiğine şahsen ikna oldum. Bugün oyuncuları giderek daha küçük yaşlarda, gittikçe daha spesifik olarak geliştirmeye odaklıyız. Doğal olarak, parklarda ve sokakta daha az oynuyorlar. Halbuki futbolda kurnaz olmayı buralarda öğreniyorlardı.

10 yaşında sokakta futbol oynayan bir çocuk, 15 yaşında bir rakibe karşı oynuyorsa daha kurnaz olması gerekir. Ama günümüzde akademiler birçok yaş grubuna ayrılmış durumda, bu yüzden de bu tip nitelikleri daha az geliştirebiliyorlar.

Arsenal’ın santrforları bireysel olarak çalıştırma yoluna girdiğini söyleyebilir miyiz?

Evet, bu yola girmemiz gerekiyor. Henüz hangi yaş grubundan itibaren bunu yapmamız gerektiğine dair bir organizasyon kurmuş değiliz, ama evet bunu yapmamız gerektiğine inanıyorum. Aslına bakarsanız, Thierry Henry şu anda genç oyuncuları çalıştırıyor… Thierry elbette ki onlarla beraberken gençlerin gelişimine yardımcı olabilir, ama bunu yapabilecek insanların eski santrforlarla sınırlı olmadığına inanıyorum.

Tabii ki santrforların kendine has küçük hileleri var ama bütüncül bir eğitim için oyunculara bunu sunabilecek antrenörlere ihtiyacınız var.

Daha az sayıda santrfor görmek sizi üzüyor ya da endişelendiriyor mu? Yoksa bunu futbolun evriminin doğal bir parçası olarak mı görmeliyiz?

Takımların topu kaybettiği anda hızla tekrar organize olduğu hentbol stili bir oyuna doğru gidiyoruz. Bu oyunda 10 kişiyle hücum ederken karşınızda 10 kişiyi buluyorsunuz ve bu da farklı tipte bir santrfor geliştirmenizi gerektirebilir.

Ama yine de şunu da unutmamalı: Böyle bir durumda rakibinizi yine de aşamazsanız bazen yüksek topları denemeniz gerek. Bu yüzden hala her santrfor tipinin önemli olduğuna inanıyorum. Futbol harika bir spor çünkü ne kadar uzun ya kısa olursanız olun, yeterince iyiyseniz bir şansınız var.

Güçlü yönlerinizi kullanmayı bilecek kadar zekiyseniz futbolda her zaman bir fırsatınız oluyor. Bu nedenle oyuncuların teknik becerilerini geliştirmeye devam ederken mücadele azmini ihmal etmemek gerektiğini düşünüyorum. Onlara mükemmel pası beklemeyi öğretmek yetmez. Aynı zamanda vücutlarını nasıl iyi şekilde kullanacaklarını, rakip savunmacıları nasıl kışkırtacaklarını da öğretmek gerekiyor.

Asıl can sıkan ve kriz işareti veren şey ise şu: Santrforlar azaldıkça stoperlerin sayısı da azalıyor. Stoperler sahada daha az sıkıntı çektiklerinden kendilerini giderek daha az geliştirebiliyor.

O hâlde yakında sadece bir dolu teknik orta saha oyuncusuyla mı baş başa kalacağız?!

Evet, yalnızca orta sahalar olacak ve bunun nihai örneği bazı maçlarda Cesc Fabregas’ı merkez forvet oynatarak dünya şampiyonu olan İspanya Milli Takımıydı. Almanya da altı orta saha oyuncusuyla oynadı ve kazandı.

Oyuncuların tamamı çok üst seviyede teknik beceriye sahipti ama tipik bir santrforları yoktu. Sizce Almanya ve İspanya zorunda oldukları için mi tipik bir santrfor kullanmadılar yoksa böyle bir oyuncu kullanmadan oynamayı daha mı etkili buldular? Orta sahanın her bölgesindeki teknik kalitenin yükselmesiyle ileride de teknik bir oyuncuyla oynamak istediklerini düşünüyorum.

Ama belki de savunma arkasına koşu yapacak bir santrfor bulamadılar. Bu durumda mevcut teorilerini en uç noktaya taşıdılar ve işe yarayıp yaramayacağını görmek istediler. Elbette keskin orta sahaları vardı. Zaten o oyunu oynamak için keskinliği ve deliciliği olan oyuncularınızın orta bölgede olması gerekir.

Bu oyun tarzıyla başarılı olabilmek için teknik anlamda en, en, en üst seviyede olmanız lazım. Ama bazen işe yaramıyor. Örneğin İsviçre, Dünya Kupası’nda İspanya’yı çok derin bir savunmayla oynayıp rakibini yarı sahasında bekleyerek yendi. Diğer yandan geçtiğimiz son birkaç yılda Avrupa’nın en golcü iki oyuncusu Messi ve Ronaldo ama kariyerlerine santrfor olarak başlamadılar bile.

Geleceğin forvet oyuncuları öncelikle kanat oyuncusu olarak mı yetişecekler?

Messi ve Ronaldo kariyerlerinin başında net birer kanat oyuncusuydu, buna katılıyorum. Dar alanda top sürme becerilerini geliştirdiler ve hep söylediğim gibi bu çok değerli bir özellik. Ayrıca önümüzde Thierry Henry gibi bir başka örnek de var. Kariyerine bir kanat oyuncusu olarak başlamış ve tekniğini bu pozisyonda geliştirmişti, daha sonra top sürme becerisini arttırdı ve nihayetinde bir santrfor olduğunda da bunu çok önemli bir silah olarak kullandı.

Bu üç isim de çok zeki oyuncular, bu sayede kapasitelerini iyi kullandılar. Temelde üçü de hızlı düşünen ve rakip savunmaların üzerine giden futbolcular. Ama üçü de geleneksel anlamda bir santrforun özelliklerine sahip değil. Top tutma veya açılan ortalardan imkansız kafa golleri çıkarma gibi özellikleri ile öne çıkmıyorlar. Daha ziyade çevrelerindeki kusursuz pas bağlantılarına dayanan bir oyun stilleri var, böylece hızlarını ve bitiriciliklerini kullanarak fark yaratıyorlar.

Jamie Vardy beş sene önce yedinci ligde oynuyordu. Sahip olduğu özellikler rafine olmayan akademilerde farklı genç takım hocalarıyla çalışmasının sonucu olabilir mi?

Evet, bu tip hikayelere sahip oyuncuları son yıllarda daha fazla görmeye başladık. Bu sahiden de şaşırtıcı, İngiltere’nin alt liglerinden gelen oyuncular eskiye kıyasla daha fazla karşımıza çıkıyor. Alt liglerden gelip de milli takıma dek yükselen oyuncuları saysanız çıkan sonuca hayret edersiniz.1

Bu benim için bir yandan büyük bir sürpriz ama birebir aynı olguyu Fransa’da da gözlemliyoruz. Koscielny, Giroud, Ribery gibi kariyerini alt liglerden inşa etmeye başlamış oyuncularımız var. Savaşmak zorunda oldukları alt kademelerden geliyorlar fakat yukarı çıkmaya da devam ediyorlar. Böyle oyuncular önce zihinsel sertliklerini, motivasyonlarını göstermek zorunda oluyor. Öyle kolay yollardan rahatça bir Şampiyonlar Ligi takımına ulaşmıyorlar.2

O hâlde alt ligler santrforların yetişme alanı olarak parkların ve sokak futbolunun yerini alabilir mi?

Evet, bu belki bazı oyuncuların üst seviyeye çıkan bir yol bulacakları bir çözüm yolu olabilir

Neden?

Çünkü öncelikle Premier League’in seviyesi çok yükseldi, sıra dışı yeteneklere sahip değilseniz akademiden Premier League’e geçiş her geçen gün daha zor hâle geliyor. Belki de en doğru yol akademiler ile üst düzey Premier League kulüpleri arasında bir köprü kurmak ve bu köprü alt ligler olabilir. Bu köprünün Championship olması şart değil, çünkü genç oyuncularımızın orada oynaması da zor.

Ama belki League One ve League Two olabilir. Genç bir oyuncu için bu seviyelerde oynamakta utanacak bir şey yok: Önce o seviye futbolda başarılı olup sonrasında yeniden üst seviyeye çıkmalılar. Burada kiralık kontratlardan da bahsetmiyorum, kişisel olarak pilot takımları tercih ederim. Kiralık kontratlarla ilişkili problem de şu: Takımın teknik direktörü iki oyuncu arasında bir seçim yapması gerekiyorsa, kiralık oyuncu çok daha üst seviyede olmadığı sürece doğal olarak kalıcı oyuncusundan yana tavır alıyor. Takımlar bu konuyu kendi içlerindeki yapılarla çözerse daha verimli olacaktır.3


Son olarak sizce bu trend tersine dönebilir mi? Takımların tekrardan 4-4-2’ye döndüğü bir gelecek öngörebiliyor musunuz?


Bunun olmayacağını asla söyleyemezsiniz, çünkü matematiksel açıdan bakıldığında 4-4-2 dizilimi sahayı enine ve boyuna olarak en iyi kaplayanı. 4-4-2’de oyuncularınızın %60’ı sahanın %60’ına dağılıyor. Tüm sahanın %40’ını kaplayan kanatlarda oyuncularınızın %40’ı yer alıyor.


Dolayısıyla rasyonel olarak düşününce en iyi matematiksel çözüm olarak gözüküyor. Bu açıdan dizilişin kendi içinde fark edebilecek tek şey var: ikinci forvetin ne kadar geride veya önde yer aldığı. Bu aynı zamanda oyuncunun kalitesi ile de ilişkili. Örneğin Arsenal’ın başına geçtiğimde Dennis Bergkamp daha ileride oynuyordu, ama 32 yaşını geçtikten sonra çok daha fazla geriye gelmeye başladı ve Thierry Henry daha ileride oynadı. Bu gizli bir 4-4-2’iydi, dolayısıyla 4-4-2 başka bir formda geri dönebilir ve bence kesinlikle dönecek de.


Röportaj: Max Jones



Çeviri: Güner Çalış & Anıl Can Sedef



1 Ç.N.: Bu bağlamda hikayesi nispeten daha az öne çıkarılan oyunculardan biri de Dele Alli. Henüz Tottenham’a transfer olur olmaz Luka Modric’e bacak arası yapması, sahadaki kurnazlıkları ve alışılmadık yetenek setiyle tipik bir sokak oyuncusu olduğu söylenebilir.

2 Ç.N.: Wenger'e ek olarak 2016 kadrosunda Payet ve 2018 kadrosunda Kante ve Griezmann'ın da benzer hikayelere sahip olduğunu ekleyebiliriz. Önceleri Clairefontaine akademisi ile öne çıkan Fransa'nın son iki büyük turnuvadaki kadrosu farklı dinamikler içeriyordu.


3 Ç.N.: Akademiden doğrudan A takıma geçiş yapan oyuncuların sayısı hâlâ çok az. Hudson-Odoi, Wenger’in sözünü ettiği sıradışı yeteneklerden biri. Abraham, Mount, Tomori gibilerse öncelikle Championship aktarması yaptılar. Bununla beraber A takıma giden yol illa ki sıra dışı Championship performansları gerektirmiyor da olabilir. Örneğin Milwall’daki ya da Norwich’teki dönemine bakarak Kane’in böyle bir oyuncu olacağını kaç kişi tahmin etmiştir? Diğer yandan kendine güvenen bazı diğer gençler ise yerel yolu tamamen by-pass edip yurt dışına yönelmeye başladılar. Özellikle de Almanya’nın İngiliz gençlerine artan oranda kucak açmasından söz edilebilir.

22 Nisan 2020 Çarşamba

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.

İzleyiciler